Orucu bozan durumlar neler? Orucu bozmayan şeyler neler? Neler orucu bozar yada bozmaz? Oruç kefareti gerektiren şeyler nelerdir?

Orucu bozan durumlar neler? Orucu bozmayan şeyler neler? Neler orucu bozar yada bozmaz? Oruç kefareti gerektiren şeyler nelerdir?

Ramazan ayına az bir süre kala pek çok vatandaş tarafından oruç ile ilgili sorular sorulmaya başlandı. Orucu bozan veya bozmayan durumların neler olduğu pek çık kez internette araştırılmaya başlandı. Peki hangi durumlarda oruç bozulur hangi durumlarda kaza edilir? İşte oruç ile ilgili tüm soruların yanıtları...

Orucu bozan şeylerbahsetmeden önce kaza ve kefaret kavramlarına kısaca bahsetmek yararlı olacaktır.

“Kaza” sözlükte diğer anlamları ile birlikte “yerine getirmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise, yine sözlük anlamı ile beraber, zamanında usulüne göre yerine getirilemeyen yada başlandıktan sonra bozulan namaz, hac ve oruç gibi ibadetlerin, başka bir zamanda diliminde yerine getirilmesi anlamına gelmektedir.

“Kefaret” sözlükte örtmek, yok etmek, ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Dinî bir terim olarak ise, işlenen bir takım günahların, meydana gelen kusur ve eksikliklerin Allah Teâlâ'nın affedilmesi için yine O’nun tarafından belirlenmiş bir kısım vesileler anlmaına gelmektedir.

Kefaretler öncelikli olarak; oruç kefareti, zıhâr kefareti, katl (adam öldürme) kefareti ve yemin kefareti olmak üzere dört çeşittir. Bizim ele alacağımız konu yalnızca oruç kefareti olacak.

Oruç kefareti; Ramazan ayında herhangi bir özür bulunmaksızın orucunu kasten kendi isteği ile bozan kiiye gereken kefarettir. Ramazan orucundan diğer oruçların bozulması ile kefaret gerekmez.

Oruç kefareti, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in uygulaması ile düzenlenmiştir. (Buhârî, “Savm”, 30) Buna göre, oruç kefareti; köle azat etmek yada peş peşe iki kamerî ay oruç tutmak ile buna gücü bulunmuyorsa altmış Müslüman fakirin birer gün doyurulması ile yerine getirilmiş olur. Yemek yedirmek yerine yemeğin ücretini vermek de geçerli olur.

Kefaretin tahakkuk etmesi için orucu kasten kendi isteği ile bozmanın yanı sıra, Ramazan orucuna imsaktan önce niyet etmiş olmak ve niyetten önce veya sonra, hastalık gibi oruç tutmamayı / bozmayı gerektiren bir durumun meydana çıkmaması gerekir. Aksi durumda sadece kaza

Zıhar kefareti: Bir kişinin eşini, kendisiyle evlenmesi ebediyen haram olan bir kadına benzeterek öneğin “Sen bana annem gibisin” demesi nedeni ile gerekli olan kefarettir. Bu kefareti yerine getirmedikçe eşi ile cinsel ilişkide bulunması haram olur. Tıpkı oruç kefaretinde olduğu gibi; (Köleliğin geçerli olduğu eski dönemler için bir köle azat etmekle veya ) peş peşe iki kameri ay oruç tutmakla, Katil (adam öldürme) Kefareti: Bir Müslümanı veya İslâm ülkesine yaşayan bir gayrimüslimi hataen öldüren kişiye gereken kefarettir. (Köleliğin geçerli olduğu eski dönemler için, Müslüman bir köle azat etmekle veya) peş peşe iki ay oruç tutmakla yerine getirilir.

Yemin kefareti: İleriye dönük bir işle ilgili olarak verdiği yemini tutmayıp bozan kişiye gereken kefarettir. (Köleliğin geçerli olduğu eski dönemlerde bir köle azat etmekle veya) on fakiri sabah akşam yedirmek yada orta hallisinden giydirmekle yerine getirilir. Buna gücü yetmiyorsa altmış fakire sabah akşam yemek yedirmekle kefretini tamamlamış olur.

Akıllı bir Müslümanın, dinen geçerli bir mazeret olmadığında kasıtlı olarak Ramazan orucunu bozması uzak bir ihtimal olarak görülmelidir. Kefaret ile beraber aynı zamanda tövbe etmek ve bir daha aynı günahı işlememek gerekir.

Kefaret orucu ara bırakılmadan peş peşe tutulmalıdır. Bu nedenle, kadınların hayız (aybaşı) halleri dışında herhangi bir nedenle bir gün de olsa ara verilecek olsa tekrar başlamak gerekir. Bu nedenle kefaret orucu tutacak olanların, başlamadan önce oruç tutmalarının mümkün olmayacağı zamanları dikkate almaları gerekir. Bu sebeple, kefaret orucu günlerinin hiçbir durumda Ramazan orucu günleri ile oruç tutulmayan bayram günleri (Ramazan Bayramı’nın birinci günü ve Kurban Bayramı’nın dört günü) ile çakışmaması gerekir.

Kaza ve kefaret kavramları hakkında sizi kısaca bilgilendirdikten sonra, şimdi orucu bozan ve bozmayan başlıklara geçebiliriz. Orucu bozan şeyler hem kazayı, hem de kefareti gerektirenler ve sadece kazayı gerektirenler olmak üzere iki bölümde incelenir.

Hem kaza hem kefaret gerektiren durumlar

Orucu bozup hem kazayı hem de kefareti gerektiren şeyler, geçerli bir özür bulunmaksızın aşağıdakilerden birini bilerek, kasten ve irade ile yapmak orucu bozar, hem kaza ve hem de kefaret gerektirir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın tanıdığı bir ruhsat bulunmaksızın Ramazan orucunu bozan bir kimse bütün yılı oruçla geçirse yine de bunu ödemiş olmaz.”

Bunlar temelde iki başlık altında yer alır:

Cinsel İlişkide Bulunmak

Oruçlu olunduğunda cinsel ilişkide bulunmak her iki taraf için de kaza ve kefareti gerektirir. Konu ile ilgili olarak Ebû Hureyre (r.a.) şöyle demiştir:

— “Ey Allah’ın Rasûlü, helak oldum!” dedi. Rasûlullah, — “Neyin var?” diye sorunca adam,

— “Oruçlu iken eşimle cinsel ilişkide bulundum” diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûlullah,

— “Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?” diye sordu. Adam,

— “Hayır!” dedi. Rasûlullah,

— “Altmış fakiri doyurabilir misin?” dedi. Adam yine

— “Hayır” dedi. Rasûlullah bir şey söylemedi, aradan bir müddet geçti. Biz konuyu müzakere ediyorduk ki Rasûlullah’a ağzına kadar hurma dolu bir sepet getirdi. Hz. Peygamber, “Soru soran adam nerede”? dedi. Adam,

— “Soru soran benim” deyince Rasûlullah,

— “Şunu al ve sadaka olarak dağıt” buyurdu. Bu sefer adam,

— “Benden daha fakir birine mi ya Rasûlellah? Allah’a yemin ederim ki, Medine vadisinde benim ev halkımdan daha fakir bir ev halkı yoktur” dedi. Adamın bu sözleri üzerine Rasûlullah azı dişleri görünecek şekilde güldü ve

— “Hurmaları kendi ev halkına yedir” buyurdu. (Buhârî,“Savm”, 30; “Hibe” 20, “Nafakât”, 13, “Keffârat”, 24; Müslim, “Sıyam”, 81; Ebû

Cinsel ilişkinin orucu bozup hem kaza hem de kefareti gerektirdiği konusunda tüm mezhepler ittifak halindedirler ve hepsinin dayandığı kaynak olarak yukarıdaki hadistir. Kefaret hakkında bu hadisten başka kaynak mevcut değildir.

Gıda yada gıda hükmünde olan bir şey almak

Yemek, içmek, her çeşit alkollü içki ve uyuşturucu maddelerin kullanılması bu kategoride bulunur.

“Yemek”, normal olarak yenilen pişmiş, çiğ veya kurutulmuş her çeşit et ve et ürünleri, her türlü sebze ve meyve, her türlü hububat ve bunlardan elde edilen ürünleri barındırır.

Hanefiler bir şey yiyip içerek Ramazan orucunu bozan kişiyi cinsel ilişkide bulunarak orucunu bozan kişinin durumuna benzetmişlerdir.

Şafiîlere göre kefaret yalnıca cinsel ilişkide bulunan kişi için gerekir. Yiyip içerek orucunu bozan kimse, günahkâr konumunda olur, fakat kefaret gerekmez yalnızca kaza gerekir. (Şirazî, II, 610; Şirbinî, II, 178)

Sadece kazayı gerektiren durumlar

Aşağıdaki yer alan başlıklardan birini yapmak orucu bozar, kefaret gerektirmez, yalnızca kaza etmeyi gerektirir:

Hata ile bir şey yemek ve içmek.

Öneğin oruçlu olduğu hatırında olan bir kişinin abdest alırken boğazına su kaçırması orucu bozar, yalnızca kazayı gerektirir.

Kabuklu fındık, kabuklu badem, kâğıt, pamuk gibi şeyleri bilerek, kasıtlı olarak yutmak.

Bu gibi durumları yapmak şeklen bir şey yemek anlamı bulunuyorsa da gıdalanma ve beslenme niteliği taşımadığı için kefaret

Buruna alınan suyun, dişe konan ilacın içeriye kaçması­.

Dişler arasında kalan büyük kırıntıları yutmak. (Nohut tanesi kadar olan şey çok, daha küçük olan ise az kabul edilmiştir.)

Buğday veya susam tanesi kadar bir şeyi ağza dışardan alıp yemek / yutmak.

Daha vakit var zannı ile fecrin / tan yerinin ağarmasının ardında yada güneş battı zannı ile henüz güneş batmadan iftar etmek. Çünkü hataen yeme ve içme sözkonusudur­.

Orucu bozan şeyleri bir diğer ise bir başkasının zorlaması ile yapmak kazayı gerektirir.

Kasıtlı olarak ağız dolusu kusmak ve isteyerek kusmuğu yutmak. Peygamberimiz (s.a.s.)

“Kim irade dışı kusarsa orucu bozulmaz, kim isteyerek kusarsa orucu bozulur ve kazası gerekir” buyurmuştur. (Tirmizî, “Savm”, 25)

Orucu bozmayan durumlar

Bu genel prensiplerin ardından orucu bozmayan bazı başlıkları maddeler halinde sıralayalım:

Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, cinsel ilişkide bulunmak.

Hz. Peygamber (s.a.s.)

“Kim oruçlu iken unutarak yerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirmiş ve içirmiştir” (Buhârî, “Savm”, 26) buyurmuştur. (benzeri için bk. Tirmizî, “Savm”, 26)

Unutarak yeme içme yapan kişi, oruç tutmaktan aciz değil ise oruçlu olduğunu kendisine hatırlatmak gerekir, hatırlatmamak mekruhtur. Eğer oruç tutmaktan aciz bir konumda ise hatırlatmamak daha iyidir.

Düşünmek yada bakmak sureti ile menisini getirmek. Fakat böyle yapan kişi günahkâr olur.

Göze sürme çekmek. Hz. Peygamber (s.a.s.) Ramazanda oruçlu iken sürme kullanmıştır. (Tirmizî, “Savm”, 30)

Diş fırçası veya misvak kullanmak.

Peygamberimiz oruçlu iken dişlerini misvak ile temizlerdi.

Ağzı çalkalama işlemi ardından ağızda kalan yaşlığı tükürükle beraber yutmak, genizden burun içine gelen akıntıyı yutmak.

Dişlerin arasından bulunan ve mideye ulaşmayacak kadar küçük olan kırıntıyı yutmak.

Boğaza ve genze kaçırmamak kaydıyla ağzı çalkalamak, buna su çekmek.

Yıkanmak, yüzmek.

Eşini öpmek. (Tirmizî, “Savm”, 31)

Vücuduna koku sürünmek.

Boğaza duman ve toz gibi şeylerin girmesi. Çünkü bunlardan sakınmak mümkün değildir

Sigara ve benzeri şeylerin dumanını isteyerek içine çekmek orucu bozar ve hem kaza, hem kefaret gerekir.

İradesi dışında ağız dolusu kusmak.

İsteyerek ağız dolusundan az kusmak.

Kusmuğu istemeden yutmak.

İsteyerek ağız dolusu kusmak ve isteyerek kusmuğu yutmakla oruç bozulur ve kaza gerekir.

Cünüp olarak sabahlamak.

İhtilam olmak.

Oruçlu iken rüyada ihtilam olmak orucu bozmaz. Peygamberimiz (s.a.s.)

“Üç şey orucu bozmaz: Kan aldırmak, (istem dışı) kusmak ve ihtilam olmak”

Buraya kadar fıkıh ve ilmihal kitaplarında zikredilen orucu bozan ve bozmayan şeyler kısa bir şekilde bahsettik. Fakat tedavi amaçlı fiileere ve bunların orucu bozup bozmadıkları hakkında ismi geçen kaynaklarda yer alan görüşlere yer vermedik. Çünkü teknoloji ve tıbbın gelişmesi ile hem bir çok yeni tedavi yöntemi ortaya çıkmış, hem de öteden beri başvurula gelen yöntemlerin orucu bozup bozmayacağı noktasından fıkıh kıstaslarına göre tekrar değerlendirilmeleri imkânı bulunmuştur. Bu açıdan orucu bozup bozmamaları bakımından bazı muayene ve tedavi yöntemlerinin tekrar ele alınıp değerlendirilmesi gerekmiştir.

Orucu bozup bozmamaları bakımından bazı muayene ve tedavi yöntemleri

Astım Hastalarının Kullandığı Sprey

Akciğer hastalarının kullandıkları spreyden, bir kullanımda 1/20 ml. gibi çok az bir düzeyde ağza sıkılmaktadır. Bunun da önemli bir bölümü ağız ve nefes boruları kısmında emilerek yok olmaktadır. Bundan geriye bir miktarın kalıp tükürük ile mideye ulaştığı hakkında net bir bilgi de yoktur. Abdest alırken ağızda kalan su ile kıyaslandığında, bu düzeyin çok az olduğu bilinmektedir. Halbuki oruçlu, abdest alırken ağzına verdiği sudan geri kalan miktarın mideye ulaşması durumunda orucun bozulmayacağı konusunda hadis (Dârimî, “Savm”, 21) ve İslâm bilginlerinin icmaı vardır. Aynı zamanda, misvaktan bır kısım kırıntıların ve kimyevi maddelerin mideye ulaşması kaçınılmaz olduğu duurmda, Hz. Peygamber’in oruçlu iken misvak kullandığı, sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır.

Diğer taraftan, “kesin olarak bilinen, şüphe ile bozulmaz” kaidesi gereğince, mideye ulaşıp ulaşmadığı konusunda şüphe bulunan bu şeyle oruç bozulmaz.

Bu itibarla astımlı hastaların, sağlığı oruç tutmalarına uygun olup başka bir hastalıkları da yoksa rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz.

Göz Damlası

Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, yukarıdaki bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz.

Burun Damlası

Tedavi için buna damlatılan ilacın bir damlası, yaklaşık 0,06 cm3’tür. Bunun bir bölümü de burun çeperleri tarafından emilmekte, çok az bir bölümü mideye ulaşmaktadır. Bu miktarda, mazmazada (ağzı çalkalamakta) olduğu gibi affedilmiştir.

Dilaltı Hapı

Bazı kalp rahatsızlıklarında dilaltına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusunca emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey aktarılmamaktadır. Bu nedenle, dilaltı kullanmak orucu bozmaz.

Endoskopi, Kolonoskopi Yaptırmak, Makat Veya Ferçten Ultrason Çektirmek

Midedeki hastalığı tespit için mideyi görüntülemek yada mideden parça almak için yaptırılan endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz sarkıtılmakta ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla, bağırsak içini görüntülemek yada parça almak için yapılan kolonoskopide, makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bitişinin sonra çıkarılmaktadır.

Endoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat yada ferçten ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle beraber, genellikle cihaz içinden su verildiği için oruç bozulur. Fakat söz konusu işlemlerde cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi halinde endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat yada ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz.

İdrar Kanalının Görüntülenmesi, Kanala İlaç Akıtılması

İdrar kanallarına giren cihazlar veya akıtılan ilaçlar orucu bozmaz.

Anestezi

Acı ileten sinir yolları üzerinde iletimin değişik seviyelerde engellenmesi anestezi oluşturmaktadır. Lokal, bölgesel ve genel anestezi olmak üzere, üç çeşit anestezi vardır. Küçük ameliyatlarda ameliyat bölgesinin yakın çevresine iletimi engelleyen ilaçların verilmesi ile oluşan anesteziye sınırlı uyuşturma denir. Vücudun daha geniş bölgeleri, mesela belden aşağısı yada bir yarısı iletimin omurilik düzeyinde engellenmesi amacıyla omuriliğe yada omuriliğe varmadan geniş bir sinir grubunun oluşturduğu bağlantı yerleri üzerine ilaç verilerek oluşturulan anesteziye bölgesel anestezi olarak tanımlanır. Hastanın uyutulup ağrının duyulması beyin düzeyinde engellenirse bu tür anesteziye genel anestezi denir.

Anestezi, nefes yolu yada iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes yolu yada iğne ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme içme anlamı da bulunmamaktadır. Fakat bölgesel ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince serum vermek suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, sınırlı uyuşturma, orucun sıhhatine engel değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç ­bozulur.

Kulak Damlası Ve Kulağın Yıkattırılması

Kulak ile boğaz arasında da bir kanal bulunmaktadır. Fakat kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su veya ilaç boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağa damlatılan ilaç veya kulağın yıkattırılması orucu bozmaz.

Kulak zarında delik bulunsa bile, kulağa damlatılan ilaç, kulak içerisinde emileceği için, ilaç ya hiç mideye ulaşmayacak ya da çok azı ulaşacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi, bu düzey oruçta affedilmiştir. Fakat kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu nedenle, orucu bozacak kadar suyun mideye ulaşması halinde oruç bozulur.

Fitil Kullanmak, Lavman Yaptırmak

Ağrı kesici, ateş düşürücü olarak yada diğer başka amaçlarla makattan; mantar ve bazı kadın hastalıklarının tedavisinde ferçten fitil kullanılmaktadır. Lavman, tıbbî operasyon öncesi veya kabızlıkta kalın bağırsak da bulunan dışkının, anüsten içeriye, sıvı verilerek dışarı çıkarılmasıdır.

Sindirim sistemi, ağızla başlayıp anüsle sona eren, sindirim borusu ile sindirim bezlerinden oluşur. Sindirim borusu ise, ağızla başlar. Ağzın gerisinde yutak bulunur. Sonra yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, rektum ve anüs gelir. Sindirim ince bağırsaklarda tamamlanmaktadır. Kalın bağırsaklarda ise, sadece su, glikoz ve bir kısım tuzlar emilmektedir. Kadının ferci ile sindirim sistemleri arasında ise bir bağlantı yokturr.

Bu nedenle kadınların fercinden kullanılan fitiller, orucu bozmaz. Makattan kullanılan fitiller ise, her ne kadar sindirim sistemine dâhil olmakta ise de, sindirim ince bağırsaklarda tamamlandığı, fitillerde gıda verme özelliği bulunmadığı ve makattan fitil almak yemek ve içmek anlamına gelmediği için, orucu bozmaz.

Lavman yaptırmak konusunda ise, iki durum söz konusudur; kalın bağırsaklarda su, glikoz ve bazı tuzlar emildiği için, gıda içeren sıvının bağırsaklara verilmesi veya orucu bozacak kadar su emilecek şekilde verilen suyun bağırsakta kalması durumunda oruç bozulur. Fakat, suyun bağırsaklara verilmesinden sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen temizlenmesi durumunda, verilen su ile birlikte bağırsaklarda bulunan dışkının dışarıya çıkarıldığı ve bu esnada emilen su da, çok az olduğu için oruç bozulmaz.

İğne Yaptırmak, Hastaya Serum Ve Kan Vermek

İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar.

Ancak gıda ve / veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme tabidir.

Diyaliz

Böbrek yetmezliği hastalarına uygulanan diyaliz, periton diyalizi ve hemodiyaliz olmak üzere iki türdür.

Periton diyalizi, karın boşluğuna verilen özel bir solüsyon aracılığı ile, hastanın kendi karın zarı kullanılarak kanın zararlı maddelerden arındırılması ve sıvı dengesinin sağlanması işlemidir. Hemodiyaliz ise, kanın vücut dışında bir makine yardımı ile temizlenip vücuda geri verilmesi işlemidir. Kan bir iğne aracılığı ile hastanın kolundan alınır. Hemodiyaliz makinesi, “diyalizör” denen bir filtreden kanı sürekli geçirerek zararlı maddeleri ve fazla suyu filtre eder. Filtre edilen temiz kan ikinci bir iğne ile hastanın damarına geri verilir. Bu işlem yapılırken bazı durumlarda, gıda içerikli sıvı verilmesi gerekmektedir.

Böylece hastaya herhangi bir sıvı maddesi verilmeden gerçekleştirilen hemodiyalizde oruç bozulmaz. Başka diyaliz türlerinde ise, vücuda gıda içerikli sıvı verildiği için oruç bozulur.

Anjiyo Yaptırmak

Halk arasında anjiyo olarak bilinen operasyon, teşhise yönelik (anjiyografi) ve tedaviye yönelik olarak uygulanmaktadır. Anjiyografi vücut damarlarının görüntülenmesi demektir. Damar içine damarların görünür hale gelmesini sağlayan ve “kontrast” madde olarak tanımlanan ilaç verilerek, anjiyogram ismi verilen filmler elde edilir. Anjiyografi sayesinde organları besleyen damarlar görüntülenerek damar hastalıkları yada bu damarlardan beslenen organlara ait tanı koydurucu bilgiler edinilir. Tedaviye yönelik olarak uygulanan anjiyonun klasik yöntemi anjiyoplastidir. Bu ise, dar yada tam olarak tıkalı damarların “balon” ya da “stent” denilen özel araçlarla tekrar açılması amacıyla yapılır.

Bu bilgiler ışığında gerek anjiyografi, gerekse “anjiyoplasti” operasyonlarında yemek ve içmek anlamı bulunmadığından, oruç bozulmaz.

Biyopsi Yaptırmak

Tahlil amacıyla vücudun herhangi bir organından parça alınması (biyopsi), orucu bozmaz.

Kan Vermek

Kan vermenin orucu bozup bozmayacağı konusunda, Hz. Peygamber’den rivayet edilen “Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur” (Ebû Dâvûd, “Sıyam”, 28) hadisinden hareketle bazı İslâm bilginleri kan vermekle orucun bozulacağını söylemişlerdir. Din bilginlerinin çoğunluğu ise, Hz. Peygamber’in oruçlu iken hacamat olduğuna dair rivayeti (Buhârî, “Savm”, 32; Ebû Dâvûd, “Sıyam”, 29) esas alarak kan vermenin orucu bozmayacağını söylemişlerdir.

Bu iki hadis ve diğer rivayetler beraber ele alındığında, “Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur” hadisinin “hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır.” şeklinde anlaşılmalıdır. Zira hacamat yapan kişi emerek kanı aldığı için boğazına kan kaçma ihtimali, hacamat yaptıranın ise zayıf düşeceğinden yeme içme zorunda kalma ihtimali bulunmaktadır. Nitekim Enes b. Malik de, hacamat yaptırmanın oruçluyu zayıf düşüreceğinden dolayı hoş karşılanmadığını söylemiştir. (Buhârî, “Savm”, 32)

Bu nedenle, oruçlu iken kan vermek orucu bozmaz.

Merhem ve ilaçlı bant

Deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler emilerek kana karışmaktadır. Fakat cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu yeme içme anla mına da gelmemektedir. Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz.

Oruç Ile ilgili bazı meseleler

Devamlı olarak uzun yola çıkanlarr oruç ibadetini nasıl yerine getirir?

Dinen yolcu sayılan kimseler, isterlerse Ramazan orucunu erteleyebilir, daha sonra imkân bulunca tutamadığı oruçlarını kaza ederler. İkinci bölümde açıklandığı gibi yolculuk orucu ertelemek için bir mazerettir. (Bakara, 2/185) Bu mazeret devam ettiği sürece ruhsat da devam eder.

Bunun gibi mazereti olanlar namazlarını erteleyemezler, ancak seferi sayıldıkları sürece dört rekâtlı farz namazları iki rekât olarak kılarlar.

Yıkanmak ve denize girmek orucu bozar mı?

Ağız veya burundan su alıp yutulmadıkça, oruçlu kimsenin yıkanması veya denize girmesi halinde orucuna zarar vermez. Peygamberimiz Ramazan’da imsaktan sonra yıkanmıştır. (Buhârî, “Savm”, 22)

Parfüm ve kolonya kullanmak orucu bozar mı?

Parfüm veya kolonya kullanmak orucu bozmaz.

Oruçlu kimse diş tedavisi yaptırabilir mi?

Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması orucu bozar.

Makyaj yapmak yada yaptırmakla oruç bozulur mu?

Krem sürmek, makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç bozulmaz.

Oruçlu kimse Akupunktur yaptırabilir mi?

Akupunktur; vücutta belirli noktalara iğne batırmak suretiyle çeşitli hastalıkları tedavi etme yöntemidir. Akupunktur yapılması durumunda, vücudun beslenmesi, gıda alması söz konusu olmadığından, akupunktur yaptırmak orucu bozmaz.

Üç ayların (Recep, Şaban, Ramazan Aylarının) aralıksız olarak oruçla geçirilmesinin dinî hükmü nedir?

Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Recep ve Şaban aylarında ise; Hz. Peygamber’in diğer aylara oranla daha çok nafile olarak oruç tuttuğu ikinci kısımda beyan edilmişti. Fakat Recep ve Şaban aylarında Hz. Peygamber’in aralıksız oruç tuttuğuna dair sahih kaynaklarda herhangi bir rivayet yer almamaktadır. Bu nedenle, Recep ve Şaban aylarının aralıksız olarak oruçlu geçirilip Ramazan ayına eklenerek peş peşe üç ay oruç tutulmasının dinî bir dayanağı bulunmamaktadır.

Kaza oruçlarının aralıksız olarak tutulması gerekir mi?

Kaza oruçlarının aralıksız tutulması konusunda herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Bu nedenle, kazaya kalan oruçlar oruç tutulması mekruh olan günler dışında, ardı ardına yada ayrı olarak tutulabilir.

Uçakla seyahat edenler iftar zamanlarını nasıl belirlerler?

Seyahatte bulunan Müslümanın, imsak ve iftarını bulunduğu yerin takvimine göre yapması gerekir. Uçakla seyahat eden oruçlu kimse de, aynı prensibe göre uçuş sırasında uçağın üzerinde bulunduğu yere göre imsak ve iftar ­yapmalıdır.

Nafile oruç tutan bir müslüman bir yemeğe davet edildiği zaman orucunu bozabilir mi?

Müslümanın davetine icabet etmek dinî bir görevdir. Bu nedenle bir yemeğe davet edilen Müslüman, davete katılıp orucunu bozabilir, hatta bozması daha uygun olur. Sahabei kiram’dan Peygamberimizin yanında nafile orucu bozanlar olmuştur.

Güneşin hiç batmadığı veya gece ve gündüzün oluşmadığı yerlerde yaşayan müslümanlar nasıl oruç tutarlar?

Vakitleri güneş yada ayın hareketleribaz alınarak belirlenen namaz, oruç ve hac gibi belirli zamanlarda yerine getirilen ibadetler, vakitlerin normal oluştuğu beldeler dikkate alınarak düzenleme yapılmıştır. Güneşin hiç batmadığı ve şafağın hiç kaybolmadığı yada gündüzün 24 saatten uzun sürdüğü yörelerde yaşayan Müslümanlar vaktin normal olduğu en yakın beldeyi baz alarak oruçlarını tutarlar. Bunun delili şu hadisi şeriftir:

Sahabeden Nevvâs b. Sem’ân şöyle demiştir: Peygam­ ber (s.a.s.), Deccal’dan söz etti. Bunun üzerine, “Ey Allah’ın Rasûlü! O yeryüzünde ne kadar kalacak?” diye sorduğumuzda buyurdu ki: “40 gün kalacak. Bir günü bir sene gibidir. Bir günü bir ay gibidir. (Başka) bir günü de bir cuma günü gibidir. Diğer günleri ise (şu anki) günleriniz gibidir. 123 Ya Rasûlallah! Bu bir sene gibi olan günde bir günlük namaz kâfi gelir mi, dedik. O, “hayır o günü (normal günlere göre) takdir edin buyurdu­…”